FATSA HALKI ALTIN MADENLERİNİ İSTEMİYOR
Gündem
21.10.2020 - 09:44, Güncelleme:
26.04.2022 - 15:45 1829+ kez okundu.
FATSA HALKI ALTIN MADENLERİNİ İSTEMİYOR
Fatsa Doğa ve Çevre Derneği tarafından Fatsa halkıyla 'Altın Madenlerinin Çevresel Etkilerine Yönelik Bir Araştırma' gerçekleştirildi.
Fatsa Doğa ve Çevre Derneği katkılarıyla gerçekleştirilen ve 2020 yılı içerisinde Fatsa Bölgesi’nde yaşayan, 808 kişiyle (555 erkek-253 kadın) yüz yüze yapılan 'Altın Madenlerinin Çevresel Etkilerine Yönelik Bir Araştırma: Fatsa Örneği' başlıklı bir anket yapıldı. Altın Madenciliğin Çevresel Etkilerine Yönelik bölge halkının bu konuya duyarlılığını ölçmek amacıyla gerçekleştirilen anket 14 sorudan oluşuyor. Fatsa Doğa ve Çevre Derneği Başkanı Zeki Odabaş, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Anket sonuçlarının bilimsel olarak değerlendirildiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti; ''Çalışma aynı zamanda 'Journal of Environmental and Natural Studies' adlı uluslararası dergide yayınlanmıştır. Ankete katılanların eğitim durumları ve cinsiyet dağılımı tabloda verilmiştir. Ankete katılımcıların yüzde 94.1’i (760 kişi) çevre derneklerine üye olmadıkları, sadece yüzde 5.9’unun üye olduğu belirlenmiştir. Bölgedeki altın madenciliği ile ilgili bölge halkının bilgi sahibi olup olmadıkları belirlenmiş ve ankete katılanların yüzde 78.8’inin (637 kişi) bölgedeki altın madenciliği hakkında bilgi sahibi olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca katılımcıların yüzde 93.7’sinin (757 kişi) de bu madencilik aktivitesinde altın elde etmek için siyanür kullandıkları bilgisine sahip oldukları belirlenmiştir. Ankete katılımcılara 'Bölgemdeki altın madenciliğinin çevreye zarar verdiğini düşünüyor musunuz?' sorusu sorulmuş ve yüzde 90’ı bölgedeki altın madenciliği aktivitesinin çevreye zarar verdiğini belirtmişlerdir. 'Bölgemizdeki altın madenciliğinin bölgemize katkısının olduğunu düşünüyor musunuz?' Sorusuna ise katılımcıların büyük bir kısmı (yüzde 91) hayır cevabını vermişlerdir. Aynı şekilde ülkemize katkısının olup olmadığı sorulmuş ve katılımcıların yüzde 93.3’ü (754 kişi) bölgedeki madenciliğin hiçbir şekilde ülkemize de bir katkısının olmadığını belirtmişlerdir. Ankete katılımcılara 'Bölgemizdeki altın madenciliğinin faaliyetlerinin devam etmesini istiyor musunuz?' sorusuna ise katılımcıların büyük kısmı (yüzde 96) bölgedeki altın madenciliği aktivitelerinin sonlandırılması gerektiğini belirtmişlerdir. Katılımcılar 'Fatsa bölgemdeki siyasi partilerin madenin çevresel etkileri konusundaki hassasiyetine inanıyor musunuz?' sorusuna yüzde 91’i (735 kişi) hayır, yüzde 9’u ise (73 kişi) evet cevabını vermişlerdir. Aynı şekilde kamu kurumlarının da madenin çevresel etkileri konusundaki denetim görevlerini yerine getirmediklerini düşünen katılımcıların oranı yüzde 92.3 olarak belirlenmiştir. Katılımcıların siyası görüşlerini belirlemek amacıyla hangi partiyi destekledikleri sorulmuş ve genellikle bu soruya cevap verilmemiştir. Ankete katılanların yüzde 51.7’si bu soruyu cevapsız bırakmışlardır. Cevap verenlerin yüzde 21.2’si CHP ve yüzde 16.1’i AK Parti taraftarı olduğu belirlenmiştir. Yapılan çalışma da maden hakkındaki diğer görüşleriniz başlığı altında ucu açık sorumuza, kendini çiftçi veya köylü olarak tanımlayan köyde yaşayan veya köyle ekonomik ve sosyal olarak bağını koparmamış katılımcıların eklemek istedikleri en önemli konu Fatsa ve çevresinde yaşanan kuraklık (uzun süre yağış olmaması) ve içme suyu kaynaklarında ki eksilme ve değişen iklim koşulları olmuştur. Katılımcılar özellikle değişen yağış formunun ılıman ve sürekli yağış yerine uzun süren kuraklık ve ani kısa süreli ama yoğun yağmur formunun yani eskiden az ama sürekli yağan yağmur yerine sel şeklinde yağışların olduğunu ve yağmur suyunun yüzeysel olarak akıp geçtiğini toprağın ve fındık ağaçlarının suya doyamadığını ifade etmişlerdir. Zaten yetersiz olan içme suyu potansiyelinin maden kaynaklı kirletilmesini belirtmişlerdir. Ayrıca madencilik faaliyeti dışında maden arama faaliyetleri kapsamında sondaj yapılan köylerde kaynak sularının kaybolması ve sondaj sonrası içme sularının kirlendiğini ve ilgili kurumların bunu beyan ettiklerini belirtmişlerdir. Madene sınır köylerde ki katılımcılar ise, kurumlara ulaşamadıklarını ve şirketin aleni olarak korunduğunu ifade etmişler ve yine kendileri ve hayvanları için kullandıkları suları komşu köylerde bulunan kaynak sularından aldıklarını, kendi içme sularının artık kullanılmaz olduğunu ifade etmişlerdir. Ankete katılan ve madene yakın sayılacak 3-5 kilometre çap içindeki köylerde yaşayan çiftçi ve köylü katılımcıların ise özellikle yetiştirdikleri tarla ürünleri ile meyvelerde olgunlaşamadan çürüme, bozulma ve tatsızlık gibi şikayetleri vurguladıkları ve çürüme kaynaklı ürün alamadıklarını ifade etmişlerdir. Bazı katılımcılar maden şirketinin çok güçlü olduğunu ve kendilerine zarar verebileceklerini, özel şirket gibi değil de devletin gücüyle hareket ettiklerini belirtmişlerdir. Yakın köylerdeki bölge köylülerinin ilgili mercilere madenden kaynaklı rahatsızlıklarını iletmelerine rağmen görüşlerinin dikkate alınmadığı, hakkını koruyamayacağı ve şirket karşısında güçsüz ve sahipsiz olduklarını belirtmişlerdir. Bu kapsamda devleti yanında göremediklerini belirtmişlerdir. Maden alanlarını ve madene yakın bölgeleri paraya ihtiyaçları olduklarından mecburen sattıklarını ve fındık gelirleri arttığı takdirde kimsenin yerini satmayacağı ve köye dönüşlerin yaşanacağı da bir başka görüş olarak ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak, gelişmiş dünya ekonomileriyle ülkemizin rekabet edebilmesi için, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızın değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Tüm bu kaynaklarımızın kullanım amacı ise ülke halkının refah düzeyini arttırmak içindir. Bölge halkının yaşamış olduğu çevre kirletilerek ve doğa güzellikleri yok edilerek refah düzeyimizin artmayacağı kesindir. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı hem uluslararası hem ulusal mevzuatlarca garanti altına alınmıştır. Dolayısıyla her bir vatandaşımızın temiz çevre, temiz hava ve sağlıklı gıda ulaşabilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda 5-10 yıl bölgedeki madenin işletilmesi ve rezerv bittikten sonra bırakılan çevresel kirliliğin ve atıkların 500-600 yıl bölgeyi olumsuz etkilemesi, kamu kurumları ve yöneticiler tarafından hassasiyetle değerlendirilmesi gerekmektedir'' dedi.
Fatsa Doğa ve Çevre Derneği tarafından Fatsa halkıyla 'Altın Madenlerinin Çevresel Etkilerine Yönelik Bir Araştırma' gerçekleştirildi.
Fatsa Doğa ve Çevre Derneği katkılarıyla gerçekleştirilen ve 2020 yılı içerisinde Fatsa Bölgesi’nde yaşayan, 808 kişiyle (555 erkek-253 kadın) yüz yüze yapılan 'Altın Madenlerinin Çevresel Etkilerine Yönelik Bir Araştırma: Fatsa Örneği' başlıklı bir anket yapıldı. Altın Madenciliğin Çevresel Etkilerine Yönelik bölge halkının bu konuya duyarlılığını ölçmek amacıyla gerçekleştirilen anket 14 sorudan oluşuyor. Fatsa Doğa ve Çevre Derneği Başkanı Zeki Odabaş, konuyla ilgili yaptığı açıklamada, Anket sonuçlarının bilimsel olarak değerlendirildiğini belirterek, sözlerine şöyle devam etti; ''Çalışma aynı zamanda 'Journal of Environmental and Natural Studies' adlı uluslararası dergide yayınlanmıştır. Ankete katılanların eğitim durumları ve cinsiyet dağılımı tabloda verilmiştir. Ankete katılımcıların yüzde 94.1’i (760 kişi) çevre derneklerine üye olmadıkları, sadece yüzde 5.9’unun üye olduğu belirlenmiştir. Bölgedeki altın madenciliği ile ilgili bölge halkının bilgi sahibi olup olmadıkları belirlenmiş ve ankete katılanların yüzde 78.8’inin (637 kişi) bölgedeki altın madenciliği hakkında bilgi sahibi olduğu tespit edilmiştir. Ayrıca katılımcıların yüzde 93.7’sinin (757 kişi) de bu madencilik aktivitesinde altın elde etmek için siyanür kullandıkları bilgisine sahip oldukları belirlenmiştir. Ankete katılımcılara 'Bölgemdeki altın madenciliğinin çevreye zarar verdiğini düşünüyor musunuz?' sorusu sorulmuş ve yüzde 90’ı bölgedeki altın madenciliği aktivitesinin çevreye zarar verdiğini belirtmişlerdir. 'Bölgemizdeki altın madenciliğinin bölgemize katkısının olduğunu düşünüyor musunuz?' Sorusuna ise katılımcıların büyük bir kısmı (yüzde 91) hayır cevabını vermişlerdir. Aynı şekilde ülkemize katkısının olup olmadığı sorulmuş ve katılımcıların yüzde 93.3’ü (754 kişi) bölgedeki madenciliğin hiçbir şekilde ülkemize de bir katkısının olmadığını belirtmişlerdir. Ankete katılımcılara 'Bölgemizdeki altın madenciliğinin faaliyetlerinin devam etmesini istiyor musunuz?' sorusuna ise katılımcıların büyük kısmı (yüzde 96) bölgedeki altın madenciliği aktivitelerinin sonlandırılması gerektiğini belirtmişlerdir. Katılımcılar 'Fatsa bölgemdeki siyasi partilerin madenin çevresel etkileri konusundaki hassasiyetine inanıyor musunuz?' sorusuna yüzde 91’i (735 kişi) hayır, yüzde 9’u ise (73 kişi) evet cevabını vermişlerdir. Aynı şekilde kamu kurumlarının da madenin çevresel etkileri konusundaki denetim görevlerini yerine getirmediklerini düşünen katılımcıların oranı yüzde 92.3 olarak belirlenmiştir. Katılımcıların siyası görüşlerini belirlemek amacıyla hangi partiyi destekledikleri sorulmuş ve genellikle bu soruya cevap verilmemiştir. Ankete katılanların yüzde 51.7’si bu soruyu cevapsız bırakmışlardır. Cevap verenlerin yüzde 21.2’si CHP ve yüzde 16.1’i AK Parti taraftarı olduğu belirlenmiştir. Yapılan çalışma da maden hakkındaki diğer görüşleriniz başlığı altında ucu açık sorumuza, kendini çiftçi veya köylü olarak tanımlayan köyde yaşayan veya köyle ekonomik ve sosyal olarak bağını koparmamış katılımcıların eklemek istedikleri en önemli konu Fatsa ve çevresinde yaşanan kuraklık (uzun süre yağış olmaması) ve içme suyu kaynaklarında ki eksilme ve değişen iklim koşulları olmuştur. Katılımcılar özellikle değişen yağış formunun ılıman ve sürekli yağış yerine uzun süren kuraklık ve ani kısa süreli ama yoğun yağmur formunun yani eskiden az ama sürekli yağan yağmur yerine sel şeklinde yağışların olduğunu ve yağmur suyunun yüzeysel olarak akıp geçtiğini toprağın ve fındık ağaçlarının suya doyamadığını ifade etmişlerdir. Zaten yetersiz olan içme suyu potansiyelinin maden kaynaklı kirletilmesini belirtmişlerdir. Ayrıca madencilik faaliyeti dışında maden arama faaliyetleri kapsamında sondaj yapılan köylerde kaynak sularının kaybolması ve sondaj sonrası içme sularının kirlendiğini ve ilgili kurumların bunu beyan ettiklerini belirtmişlerdir. Madene sınır köylerde ki katılımcılar ise, kurumlara ulaşamadıklarını ve şirketin aleni olarak korunduğunu ifade etmişler ve yine kendileri ve hayvanları için kullandıkları suları komşu köylerde bulunan kaynak sularından aldıklarını, kendi içme sularının artık kullanılmaz olduğunu ifade etmişlerdir. Ankete katılan ve madene yakın sayılacak 3-5 kilometre çap içindeki köylerde yaşayan çiftçi ve köylü katılımcıların ise özellikle yetiştirdikleri tarla ürünleri ile meyvelerde olgunlaşamadan çürüme, bozulma ve tatsızlık gibi şikayetleri vurguladıkları ve çürüme kaynaklı ürün alamadıklarını ifade etmişlerdir. Bazı katılımcılar maden şirketinin çok güçlü olduğunu ve kendilerine zarar verebileceklerini, özel şirket gibi değil de devletin gücüyle hareket ettiklerini belirtmişlerdir. Yakın köylerdeki bölge köylülerinin ilgili mercilere madenden kaynaklı rahatsızlıklarını iletmelerine rağmen görüşlerinin dikkate alınmadığı, hakkını koruyamayacağı ve şirket karşısında güçsüz ve sahipsiz olduklarını belirtmişlerdir. Bu kapsamda devleti yanında göremediklerini belirtmişlerdir. Maden alanlarını ve madene yakın bölgeleri paraya ihtiyaçları olduklarından mecburen sattıklarını ve fındık gelirleri arttığı takdirde kimsenin yerini satmayacağı ve köye dönüşlerin yaşanacağı da bir başka görüş olarak ortaya çıkmaktadır. Sonuç olarak, gelişmiş dünya ekonomileriyle ülkemizin rekabet edebilmesi için, yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızın değerlendirilmesi kaçınılmazdır. Tüm bu kaynaklarımızın kullanım amacı ise ülke halkının refah düzeyini arttırmak içindir. Bölge halkının yaşamış olduğu çevre kirletilerek ve doğa güzellikleri yok edilerek refah düzeyimizin artmayacağı kesindir. Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı hem uluslararası hem ulusal mevzuatlarca garanti altına alınmıştır. Dolayısıyla her bir vatandaşımızın temiz çevre, temiz hava ve sağlıklı gıda ulaşabilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda 5-10 yıl bölgedeki madenin işletilmesi ve rezerv bittikten sonra bırakılan çevresel kirliliğin ve atıkların 500-600 yıl bölgeyi olumsuz etkilemesi, kamu kurumları ve yöneticiler tarafından hassasiyetle değerlendirilmesi gerekmektedir'' dedi.
Anadolu Ajansı (AA), İhlas Haber Ajansı (İHA), Demirören Haber Ajansı (DHA) ve diğer ajanslar tarafından eklenen tüm haberler, sitemizin editörlerinin müdahalesi olmadan ajans kanallarından çekilmektedir. Bu haberlerde yer alan hukuki muhataplar haberi geçen ajanslar olup sitemizin hiç bir editörü sorumlu tutulamaz...
Habere ifade bırak !
Bu habere hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.