ORDU’DA 30 AĞUSTOS RESEPSİYONU !

Vali Seddar Yavuz ve eşi Selda Yavuz tarafından 30 Ağustos Zafer Bayramı’nın 96. yıldönümü münasebetiyle resepsiyon düzenlendi

Ordu Kültür Sanat Merkezi(OKSM)’nde düzenlenen resepsiyona, Vali Seddar Yavuz ve eşi Selda Yavuz’un yanısıra, MHP Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt,  Büyükşehir Belediye Başkanı Enver Yılmaz, Ordu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr.Tarık Yarılgaç, Vali Yardımcıları Ekrem Yaman, Adem Öztürk, Turgut Subaşı, Altınordu Kaymakamı Niyazi Erten, İl Emniyet Müdürü Mehmet Erduğan, İl Jandarma Komutanı Albay Tolunay Başer, Ordu Askerlik Şubesi Başkanı Kıdemli Binbaşı Ahmet Meydan, ilçe kaymakamları, daire müdürleri, siyasi parti ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri, şehit aileleri ve gaziler ile vatandaşlar katıldı.   30 Ağustos Zafer Bayramı Resepsiyonuna katılan davetlileri kapıda karşılayan Vali Seddar Yavuz ve eşi Selda Yavuz, daha sonra davetlilerin bulunduğu masaları ziyaret ederek, davetlilerle yakından ilgilendiler.   “Şanlı Bir Tarihin ve Büyük Bir Milletin Evlatlarıyız” 30 Ağustos Resepsiyonunda bir konuşma yapan Vali Seddar Yavuz, “26 Ağustos’ta Anadolu’nun kapıları Türklere ve İslam’a açılmıştı. Bu kapı bize bir Anadolu Selçuklu, bir Osmanlı, bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti bahşetmiştir. Türk’ün cesaretle imanı birleştiğinde, çelikleşmiş iradesiyle birlikte i’lay-ı kelimetullahı yani Allah’ın kelamını Viyana kapılarına kadar götürdük. Bu uğurda bütün bir insanlığa hakkı, hukuku ve adaleti haykırdık. Rabbimize şükürler olsun ki, böylesine şanlı bir tarihin ve büyük bir milletin evlatlarıyız. Elbette bu büyüklük aynı zamanda mesuliyet ve sorumluluk anlamına gelir. Biz ne kadar çalışsak, ne kadar değiştiğimizi söylesek, hatta başkalarına benzediğimizi, batılılaştığımızı da söylesek, bu mücadelenin hiçbir zaman bitmeyeceğini hepimiz bilmeliyiz. Türk denildiğinde Osmanlı akla gelir ve Türk denildiğinde her defasında Büyük Türkiye’den endişe duyulur, kaygı duyulur. Bugünlerde de bunu net bir şekilde görüyoruz” dedi. “Selçuklu Eserlerinin Günyüzüne Çıkarılması İçin 2 Yıl Önce Proje Başlatmıştım”  Muş’ta Valilik görevi yaptığını ve Selçuklu eserlerinin günyüzüne çıkarılması için proje başlattığını ifade eden Vali Yavuz, “Göklerinde merhum Sultan Alparslan’ın ve kutlu askerlerinin ruhaniyetinin dolaştığı kadim şehir Muş’ta Valilik yaptım. Allah’a hamd olsun ki 2 yıl önce hazırlamış olduğumuz proje, 2 yıl içinde hayat buldu ve Sultan Alparslan’ın makamı, namazgahı, panoramik müzesi ve kaybolmuş Selçuklu mezarları tek tek ortaya çıkarılıyor. Bu proje, Sayın Cumhurbaşkanımızın himayesinde gelişiyor ve büyüyor. Okçular Vakfı da bu projenin yapımını üstlendi” diye konuştu.  “Sultan Alparslan Neyse, Bizim İçin Atatürk’te Odur” Devlet büyüklerine saygı ve sadakatin, Türklerin en önemli özelliklerinden birisi olduğunu dile getiren Vali Yavuz, “Sultan Alparslan neyse, bizim için Atatürk’te odur. Biz, Türk büyükleri ve Devlet büyükleri arasında asla ayrım      yapmayız. Hepsi bizim büyüklerimiz ve hepsi bizim tarihimizdir. Dün de, bugün de, yarın da öyle olacak. Bana, ‘Türkler neden bin yıldır devlet sahibi’ diye sorsanız, ‘bizim devlet büyüklerine karşı olan sadakatimizdendir’ derim. Çünkü, ehli sünnet din anlayışı, ulül emre itaati öngörür. Hatta yöneticilerimiz fasık olsa bile isyan hakkı yoktur. İşte bu anlayışla biz bin yıldır bu topraklarda hür ve bağımsız yaşıyoruz. İnşallah kıyamete kadar da bu topraklarda hür ve bağımsız yaşayacağız” şeklinde konuştu.     “Kıyamete Kadar Bu Topraklardan Çıkmayacağız” Türkiye’yi bölüp, parçalamak için planlar yapıldığına dikkat çeken Vali Yavuz, konuşmasını şöyle sürdürdü: “1071’de Sultan Alparslan Anadolu’nun kapılarını bizlere açtı. 30 Ağustos 1922’de de biz dedik ki, bu topraklardan asla kıyamete kadar çıkmayacağız. Son günlerde de ülkemize yönelik saldırıların arttığını, Türkiye’yi bölüp, parçalama planlarının yapıldığını net bir şekilde görüyoruz. Hendek-çukurlarla başlayan sürecin aslında normal bir süreç olmadığını, bunun bir terör sorunu olmadığını gördük. Önce terör örgütlerini kullanarak ülkeyi bölmek istediler. Bunu başaramayınca şimdi başka yollara tevessül ediyorlar. Burada siyasi görüşümüz, etnik kökenimiz ne olursa olsun, bir ve beraber olmanın yolunu bulmalıyız. Söz konusu vatan olduğunda, bayrak olduğunda, din olduğunda, ezan olduğunda bir ve beraber olmalıyız. Diğer taraftan, bayrağı gördüğünde gözleri yaşaran, İstiklal Marşını duyduğunda tüyleri diken diken olan bir nesli mutlak süratle yetiştirmeliyiz.” (AFİŞ)