''ORUÇ PERHİZ DEĞİL İBADETTİR''

İl Müftüsü Mürsel Öztürk; ''Zaman zaman duyuyoruz, orucu zayıflamak için, perhiz yapmak için tutanlar var hocam diye bizlere bu doğru mu diye soruyorlar. Bu oruç değildir, perhiz yapmaktır. Hangi niyetle tutuyorsa odur aslında. Yani zayıflamak için tutuyorsa o oruç değil perhizdir. Peygamber efendimizin çok güzel bir hadis-i şerifi vardır; Ameller niyetlere göredir. Yani içinizdeki niyetiniz neyse sizin amelinizin karşılığı da odur. Biz orucu Allah için tutarız, bunun yanında orucun vücudumuza getirdiği sağlık, kilo vermek, perhiz gibi şeyler bunlar ayrı şeyler. Biz orucu Allah rızası için tutarız. Ama nasıl olsa Ramazan geldi iyi ki de geldi perhiz yapmış oluruz şeklindeki bir niyetle oruç tutmak oruç değildir. Bu konuda sevgili kardeşlerimizi uyarıyoruz. Oruç tutmak sadece aç kalmak değildir. Bunun yanında nefsimize hoş gelen şeylerden de insanın kendini alı koymasıdır. Esas oruç tutmaktan amacımız budur zaten. Yani aç kalmak, susuz kalmaktan öte orucun manevi tarafı çok daha fazladır. Bu taraflarımızı geliştirmemiz gerekiyor. Bütün gün aç kaldık iftarda tıka basa yiyeceğim demek doğru değildir. Ramazan'da aç kalmayı, susuz kalmayı  hmek gerekir'' dedi.  ''EN ÖNEMLİ ŞEY SAYGI'' Ordu İl Müftüsü Mürsel Öztürk; ''Ordu'da Ramazan ayını ve Ramazan'ın güzelliğini hissediyoruz ama hemen hemen herkes nostalji olarak nerede o eski Ramazanlar diyordur. Gittikçe bir yozlaşmanın olduğu ise muhakkak. Sadece oruç ibadeti ile ilgili değil bütün değerlerimiz için geçerli bir durum bu. Tabi  burası Müslüman bir ülke. Ordu'nun da yüzde 99'u Müslüman'dır, burada çok fazla gayrimüslim yok diye tahmin ediyorum. Şöyle bir durum söz konusu, sanki Ordu'nun bazı yerlerine Ramazan gelmemiş gibi. Zaman zaman böyle serzenişlerde bulunuyor insanlarımız. Bu konuda biraz sıkıntılarımız var evet, biz de bunu gözlemliyoruz. Aslında bizim bu konuda söyleyeceklerimiz de yok değil. Bir Müslüman olarak insanları ikaz etmek görevimizdir. Mazereti olup veya mazereti olmayıp oruç tutmayanın onu gizli yiyip içmesi gerekir. Normali budur. Uzaktan bir yolcu gelmiştir veya hastadır  vesaire böyle bile olsa bunların açıktan değil, gizliden yapılması daha hoştur. Hiçbir mazereti olmadığı halde, orucu terk eden insanın İslam inanç sistemindeki yerine biz fasık diyoruz. Fasık demek, günahı ve günah işlemeyi umursamayan kişi demektir. İnançları günah işlemesine engel olmayan kişi demek. Ve bunu herkese gösteren kişidir. Ve bu Allah korusun insanı inkara götüren bir noktadır. Bunun bir adım ötesi inkardır. Fısk kelimesi, inancında tutarlı olmayan, inancını çok önemsemeyen anlamına gelir. Bu konuda sıkıntılarımız var. Biz belki Diyanet İşleri Başkanlığı olarak o gençlere belki ulaşamıyoruz yani bu bilgileri öğrenseler açıktan oruç yiyenler belki de böyle yapmaz diye düşünüyorum. Ama her şeyden önce bir saygı gerekiyor. Geçmişte gayrimüslimler de saygı duyuyordu. Örneğin İstanbul'da belki Ordu'da geçmişte beraber yaşadığımız Ermeni ve Rum azınlıklar, Müslümanların Ramazan ayına, oruç tutmalarına saygı duyuyor ve açık açık bir şeyler yiyip içmiyorlardı. Ama şu an Ordu'nun belli caddelerinde Ramazan yok gibi. Bu doğru bir gidiş değil, hiç hoş değil. Yani bu bir Müslüman'a yakışır bir durum değil. O kardeşlerimizin inanç yönünden bu derece yozlaşmalarını doğru bulmuyoruz. Çünkü farz olan bir ibadeti açıktan terk etmek, herkese göstererek ben bu farz olan ibadeti yapmıyorum işte görün der gibi insanları şahit tutmak doğru değil. Bu inanç açısından çok tehlikeli bir durum. Yoksa oruç tutmayabilir, Allah ile kul arasında olan bir durumdur. Belki hastadır veya mazereti vardır ve tutamıyordur. Kişinin kendi tercihidir ama herkese bu kendi tercihini bildirmesi doğru bir yol değildir. Bu konuda kardeşlerimizi uyarıyoruz'' dedi. Haber: Emrah Karakuş