KORONAVİRÜSTEN RUH SAĞLIĞINIZI DA KORUYUN

Koronavirüs tedbirleri kapsamında sürekli evde kalmanın ve olası bir sokağa çıkma yasağının psikolojiyi olumsuz etkileyebileceğine dikkat çeken Kılıç, bu süreçte psikolojimizi de vücudumuz gibi sağlam tuttmanın son derece önemli olduğunu belirtti. Psikolojik sıkıntıların fiziksel sıkınıtılara yol açabileceğini ifade edeb Kılıç, ''Travmatik olaylar sonrasında belirli tepkiler yaygındır ve bu tepkiler anormal bir duruma verilen normal tepkiler olarak tanımlanır'' dedi. Kılıç, sözlerine şöyle devam etti; ''Böyle dönemlerde pek çok yoğun duygunun bir arada yaşanması olağandır; korku, kaygı, panik, kızgınlık, öfke, suçluluk, çaresizlik ve umutsuzluk inişli çıkışlı olarak yaşanabilir. Salgın hastalık haberlerine, hasta ve hastane görüntülerine, ölümlere ilişkin belirli görüntülerin gözün önünden gitmemesi, kulaklarda yankılanması, kötü rüyalara ve kabuslara dönüşmesi yaygın gözlemlenen tepkiler arasındadır. Böyle bir korku, kaygı ve tedirginlik ortamında; sürekli tetikte olma hali, şüphecilik, tahammül edememe durumu, kızgınlık, öfke de artabiliyor. Uykuda ve iştahta bozulmalar meydana gelebilir. Kişi kendisini yorgun ve enerjisi düşük hissedebilir. İlgisizlik, isteksizlik artabilir, dikkat ve konsantrasyon zorlukları olabilir. Bütün bunlar da insanın günlük hayatını sekteye uğratabilir. Sağlık ve güvenlik tedbirleri gereği özen göstermemiz gereken sosyal mesafelenme, ilişkisel düzeyde geçici bir yabancılaşma ve yalnızlaşma getirebilir. Hayatımıza baktığımız zaman iyi vakit geçirmek için; televizyon karşısında oturmak, bir dergi açmak, kitap okumak, hoşlanılan bir aktiviteyi gerçekleştirmek, sosyal medyaya girmek elbette ki bizlere kendimizi iyi htirecektir. Ancak bütün yaşam rutini bozulduğunda ve tek yapılan şeyler bu olduğunda bir müddet sonra sıkıcı olmaya başlayacak. İnsanın hayattan her zaman ihtiyacı olan şey; keyif almak, eğlenmek, dinlenmek değildir. Kişi aynı zamanda da kendini yetkin hmek, başarmak, bir şeyler yapmak ihtiyacı içerisindedir. Koronavirüs salgınının yarattığı etki sebebiyle, son dönemlerde sürekli evde vakit geçirmek durumunda kalmak; kişinin bir şeyler yapma ihtiyacını karşılamıyor ve bu kısım eksik kalıyor.  ''Stresle doğru  mücadele etmeliyiz'' Kılıç; ''Yasak kelimesi tek başına bile kulağa hoş gelmiyorken ‘sokağa çıkma yasağının gelme ihtimali’ ya da bu konudaki söylemler, kişilerde daha şimdiden engellenmiş olma hissiyatını doğuruyor. Stresi arttıran, kaygıları tırmandıran şey belirsizlik ortamıdır. Herkesin kafasında 'peki birkaç hafta sonra ne olacak?' soruları var. Şu an böyle bir yasak söz konusu olmasa bile evde kal çağrıları ile çok mecburi olmadıkça evlerimizden dışarı çıkmamamız yönünde bir durum var. Bir yasak durumu söz konusu olmadığından dolayı dışarı çıkmak ya da çıkmamak şu an için bizim seçimimiz gibi gözüküyor. Ancak sokağa çıkma yasağının olma ihtimali bile seçimlerimizin yok sayılması, bir mecburiyetin içine sürüklenme hissini bizlerde oluşturacaktır. Burada önemli olan nokta, mecburi olma durumudur. Çünkü mecburiyet; kişide çaresizlik duygusunu ön plana çıkaracaktır. İçinde bulunduğumu durum da aslında bu çaresizliktir, özgürlüğün kısıtlanmasına bağlı bir çaresizliktir. Bu durum bir süre sonra umutsuzluğa dönüşebilir ve insanları depresif yapabilir. Bir de şu açıdan bakacak olursak sokağa çıkma yasağı kavramı aslında bizlere bir şeylerin kıymetini öğretiyor; içtiğimiz bir kahvenin, arkadaşlarımızla birlikte geçirdiğimiz vaktin, yürüyüş yaptığımızın sahilin kıymetini. Şu an bile bir hasretle özgürce istediğimiz şeyleri yapacağımız günlerin bekleyişi içerisindeyiz. Bu süreci iyi değerlendirmek çok önemlidir, zor bir süreçten geçiyoruz. Karşımızda iki tane tehdit var; dışarı çıkamamanın yarattığı kaygılar, diğeri ise sosyal yaşamdan uzak kalmanın stresi'' dedi. ''Psikolojik dayanıklılığınızı yüksek tutun'' Kılıç; ''Çok kaygılıyız, hem virüsün bulaşması ile ilgili hem de zaten bir miktar engellenmiş olan yaşantımızın sokağa çıkma yasağı ile tamamen elimizden alınması ile ilgili. Bu kaygı çok arttığın zaman kişide önemli ruh sağlığı sorunları ortaya çıkarabilir. Diğer yandan da rutinimizin bozulması, yaşam dengemizin alt üst olması kişide uzun vadede problemler oluşmasına sebep olabilir. Sürekli evde olma hali, hareket ve özgürlük alanının kısıtlanması, sosyalliğin sınırlanması, iletişimin minimuma indirilmesi; sevdiklerimiz, yakınlarımız, ailemiz, eşimiz ile sosyal-fiziksel mesafemizin artması, fiziksel temasın azalması ile birlikte dokunma, sarılma ihtiyacımızın giderilmemesi, tüm bunlar bizi daha depresif ve daha öfkeli yapabilir. Zaman, kendimize de birbirimize de iyi bakma zamanıdır; hem bedensel sağlığımıza hem de psikolojik sağlamlığımıza ve dayanıklılığımıza özen gösterme zamanıdır. Bu süreci nasıl yönettiğimiz, ileride oluşacak ruh sağlığı sorunlarından bizi koruyacaktır'' dedi.