“ENFLASYON VE DÖVİZ KURU HERKESİ EZİP GEÇİYOR”

Türkiye Kamu-Sen İl Temsilcisi Ömer Okumuş; “Sadece 2021 yılı içinde ortalama memur maaşı 570,4 dolardan 498,8 dolara düşmüş, ortalama memur maaşı 71,6 dolar erimiştir. Aynı şekilde son 11 ayda memurlarımızın alım gücü aylık yaklaşık 1 çeyrek altın azalmıştır. Kasım ayları dikkate alındığında 4 kişilik ailenin gıda, kira, ısınma, ulaşım, giyim, temizlik, eğitim gibi vaz geçemeyeceği zorunlu harcamaları bir yılda 1.747 lira zamlanırken ortalama memur maaşı enflasyon farkı ödemeleri de dahil olmak üzere yalnızca 734 lira artmıştır. Yani memur maaşı bir yılda harcamalar karşısında ortalama aylık 1.013 lira ermiştir. Kasım 2021 ayı itibarı ile de yıllık enflasyon 21,31’a çıkmıştır.Yılın ikinci yarısı itibarı ile önümüzde daha 1 ay bulunmaktayken memur maaşları resmi olarak 7,2 erimiş bulunmaktadır. Bu erime her geçen ay gerçekleşecek enflasyon oranında artacaktır. Dönem sonunda verilen enflasyon farkının memur maaşlarını erimekten kurtaramadığı, sadece sıfır zam anlamına geldiği görülüyor. Yıllardır işçiye, asgari ücretliye verilen zamlar memur maaş zamlarının üzerinde seyrediyor. Hal böyle olunca en düşük memur maaşı önümüzdeki sene neredeyse asgari ücrete denk gelecek. Bu erimenin durdurulması, mağduriyetin giderilmesi ve alım gücünün yükseltilmesi zorunludur. Bütün ekonomik gerçekler de dikkate alındığında 2022 yılı için toplu sözleşmede karar altına alınan 5+7 zammın ne kadar yetersiz olduğu bir kere daha görülüyor. Memurlarımıza enflasyonun üstünde maaş artışı sağlayacak olan refah payı ısrarımızda da ne kadar haklı olduğumuz ortaya çıkıyor. Bu nedenle biz erimenin telafisi için aylık 1000 TL ek zam; enflasyon farkı oluşması halinde de enflasyon farkına ilaveten ayrıca 3 refah payı verilmesi konusunda ısrarcıyız” dedi.   3600 EK GÖSTERGE TÜM KAMU GÖREVLİLERİNİ KAPSAMALI Okumuş; “Hepimizin malumu olduğu üzere toplu sözleşmede 3600 ek gösterge konusunda çalışma yapılacağına dair toplu sözleşmeye hüküm konuldu. Biz, bağlayıcı olması ve somut bir sonuç doğurması gereken toplu sözleşme hükümlerinin, bağlayıcı olmayan, sonucu da belli olmayan muğlak ifadelerle doldurulmasına karşıyız. Yine de yıllardır memurlarımızın ve emeklilerimizin kanayan yarası haline gelmiş olan ek gösterge sorununun en kısa zamanda herkesi mutlu edecek şekilde sonuçlandırılacağına dair umutluyuz. Bu çerçevede yapılacak düzenlemelerde öğretmen, din görevlisi, hemşire ve polisler yanında müdürler, müdür yardımcıları, şefler, merkez taşra ayrımına tabi tutulanlarla, kurum içi yükselme sınavıyla gelen uzmanlar, idareci konumundaki kamu görevlileri, denetmenler, avukatlar, ek gösterge uygulamasından hiç faydalanamayan teknisyen yardımcısı, şoför gibi Yardımcı Hizmetler Sınıfına dahil olan personel unutulmamalıdır. Ayrıca idareciler ve üniversite genel sekreterleri ve yardımcıları açısından da var olan ek gösterge adaletsizliği mutlaka düzeltilmelidir. Benzer durumların birçok unvanda olduğu da bilinen gerçekler arasındadır. Yani amir durumunda olan birçok personelin ek göstergesi emrinde çalışan personelin ek göstergesinden daha düşük haldedir. Uzmanlıklarda, taşra ve merkez uzmanları arasında ek gösterge bakımından farklılıklar yaşanmakta, uzman kadrosunda bulunan kamu görevlileri kariyer uzmanlar ve diğer uzmanlar olarak farklı kategorilerde değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Aynı zamanda ek gösterge uygulamasının belirli bir standardı da bulunmamakta farklı hizmet sınıflarında farklı ek gösterge çizelgesi uygulanmakta, kadroları Yardımcı Hizmetler Sınıfında bulunan personel ek gösterge uygulamasından faydalanamamaktadır.  İdareci, şef, taşra uzmanı, uzman, denetmen, avukat, memur, mübaşir, şoför, yardımcı hizmetli gibi bütün kamu görevlilerinin ek göstergeleri yeniden düzenlenmelidir. Ek gösterge belli bir standarda bağlanmalı, yardımcı hizmetler sınıfına da ek gösterge verilmelidir. Bütün kamu görevlileri eğitim durumları İtibarıyla yükselebilecekleri en üst derecelere kadar gidebilmelidir. Ek göstergesi 3600’ün altında olanlar açısından var olan adaletsizlik giderilmeli, düşük emekli maaşı alanların maaşları ayrıca yükseltilmelidir. Aksi halde, yalnızca belli meslek grupları için yapılacak bir düzenlemenin sorunu çözmekten ziyade yeni sorunların nedeni olacağını özellikle belirtmek isterim” dedi.    GÜVENCESİZ İSTİHDAM MODELLERİ TAMAMEN KALDIRILMALIDIR Okumuş; “Kamuda yaşanan sorunların temelinde kamu personel rejimindeki aksaklıklar ve çok başlı yapı gelmektedir. Kamuda kadrolu, 4/B sözleşmeli, idari hizmet sözleşmeli, 5393 sayılı Kanun, 4924 sayılı Kanun gibi farklı mevzuat hükümlerine göre çalışan, özlük hakları bakımından farklı ama yaptığı iş aynı olan personel istihdam edilmektedir. Sözleşmeli personel, başta iş güvencesi olmak üzere, tayin, kurum değişikliği ve görevde yükselme gibi en temel haklardan mahrum bir şekilde görev yapmaktadır.” dedi.