DEPREM KORKUSU RUH SAĞLIĞINI OLUMSUZ ETKİLİYOR

Bilindiği üzere İzmir'de 6,6 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi. AFAD, merkez üssü Ege Denizi'nin Seferihisar açıkları olan 6,6 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini açıkladı. Son bilgilere göre deprem 16,54 kilometre derinlikte oluştu. Depremde şu ana kadar 28 kişi hayatını kaybederken, 831 kişi de yaralandı. Yıkılan binalarda ise arama-kurtarma çalışmaları devam ediyor. Deprem psikolojisiyle ilgili önemli açıklamalarda bulunan Klinik Psikolog Merve Kılıç, “Böyle bir durumda insanlar benzer duygu-düşünce ve davranış kalıplarında tepkiler verirler” dedi. Kılıç, sözlerine şöyle devam etti; ''Sadece deprem değil kaza, yangın, savaş, sel, gibi büyük afetler ve hayatı tehdit eden olaylar, cinsel tacizler ağır stres durumlarıdır. Depremin şiddeti yanı sıra kişinin yaşı, depreme hazırlıklı olup olmama durumu, daha önce benzer bir sebeple bir yakınını kaybetmiş olma gibi etkenler, kişinin stres seviyesini belirleyen önemli faktörlerdir. Deprem deneyimi yaşayan bireylerde, sıklıkla travma sonrası stres bozuklukları gözlemlenebilmektedir. Bu sorunlar tedavi edilmediği takdirde, bireylerde uzun vadede kronik psikolojik problemler ortaya çıkabilmektedir. Deprem psikolojisinde üç dönem yaşanır; Birincisi şok dönemidir. Depremde mağdur olan kişi psikolojik şoktadır. Şaşkın sersemlemiş, dona kalmıştır. Amaçsızca dolaşır, yaralarının farkında değildir. Kendisine veya diğer kaza kurbanlarına yardımcı olma çabası göstermez. Yönelimi bozulur, zaman, yer, kişi kavramları şaşar, bellek kaybı, bilinç dişlenmesi olur. İkinci dönem ise pasifleşme dönemidir. Mağdur kişi telkine açık ve edilgen haldedir. Yardıma gelenlerin önerilerini dinler yapmaya çalışır fakat basit işleri bile yapamayacak yetersizlik ve becerisizliktedir. Kişi sanki çocukluğun pasif ve bağımlı yıllarına dönmüştür. Üçüncü dönem ise toparlanma dönemidir. Bu evrede kaygı düzeyi yüksektir, telaşlı ve heyecanlıdır. Olayı düşüncelerinde ve rüyalarında sık sık yaşar, irkilme tepkileri, uyarılma ufak bir tık sesi ile sıçramalar yavaş. Uyku derinliği bozulur, uyanmakta güçlük çeker, kabuslu rüyalar görür. Olayla ilgili dikkat artmış, başka konularla ilgili dikkat azalmıştır. Abartmaya eğilim fazladır, sürekli Depremi konuşur, kurtarma işleminin yetersizliğinden yakınır. Öfkelilik ve düşmanlık duyguları saldırgan ve yıkıcı davranışlara itebilir'' dedi.    ''Hem ruhsal hem de  bedensel tedavi  uygulanması gerekir'' Kılıç; ''Deprem sonrasında oluşan patolojik veya fiziksel rahatsızlıklar da ruhsal problemlere sebep olabilir; hatta bazen bedensel bir rahatsızlığın nedeni ruhsal bozukluk olabilmektedir. Dolayısıyla deprem sonrasında kişilere hem ruhsal hem de bedensel tedavi uygulanması gerekmektedir. Deprem sonrası acil yardım çalışmalarında ve ilerleyen süreçte genellikle bedensel fonksiyonların iyileştirilmesine yönelik tedavilere öncelik verilmektedir; fakat bu aşamada psikolojik rahatsızlıklarla ilgili olarak da çalışma yapılması son derece önemlidir. Aksi takdirde kısa süreli olabilecek psikolojik bozuklukların etkilerinin derinleşmesi kaçınılmazdır. Bu sebeple yaşanan büyük felaketler akabinde toplum sağlığının korunması için bireylere gerekli uzman desteğinin sağlanması son derece önemlidir. Bu süreçte ayrıca olaya ilişkin söylemlerde sağduyulu olunması ve toplumda paniğe neden olabilecek açıklamalardan kaçınılması, sürecin en az zararla atlatılması için gereklidir'' dedi.   Çocuklar depremden nasıl etkilenir? Kılıç; ''Depremden sonra yaşanan korku ve kaygı çocukları çok etkilemektedir. Parmak emme, altını ıslatma, kabus görme, yalnız yatamama, büyüklerin yanından ayrılmama, tutunma isteği, sık sık boyna sarılmak sık görülen davranışlardır. Diğer tarafta okul başarısı etkilenebilir, öfke nöbetleri, içe kapanmalar sıkça rastlanır. Sebebi bulunamayan mide bulantıları, karın ağrıları, baş dönmeleri, uyku bozuklukları, neşesizlik, durgunluk 1-2 ay sonra bile çıkabilir'' dedi.   Neler yapılabilir? Kılıç; ''Çocuğa, özellikle 9 yaşın üzerindeki çocuğa tehlikeyi anlamasına yardımcı olmak gerekir. “Bir acı yaşanıyor bu acıyı yaşayıp katlanacağız” mesajı vermek gerekiyor. Büyükler sabırlı, kararlı, cesaretli, yardımsever, şefkatli olurlarsa çocukların ruh sağlığında kalıcı bozulmalar olmayacaktır. Çocuklarla daha fazla zaman geçirmek gerekiyor. Onlara sarılıp, dokunup yalnız olmadıkları duygusunu vermeliyiz. Çocukların duygularını, düşüncelerini ifade etmelerine fırsat vermeliyiz, oyun oynasınlar, resim çizsinler, gün boyu yorulsunlar serbest bırakalım. Hayatın normale döndüğü duygusu çocukları rahatlatacaktır. Deprem çilesinin çocuklarımızın erken olgunlaşmasına neden olduğunu söylemek gerekir'' dedi.