BU TAKVİMLER UNUTULMAZ !

Atalarımızın uzun yılların vermiş olduğu tecrübeleriyle bu halk takvimine göre işe koyulduklarını, yolculuğa çıktıklarını kısacası gündelik hayatlarını bu takvime göre ayarladıklarını öğrenince bu sayılı ve belli günlerin önemini daha da iyi anlıyoruz. Her yörede olduğu gibi Ordu’da da halk, bölgesinde görülen iklimin kendilerine kazandırdığı bazı deneyimlere sahip. Eskiden Ordu’da yaşayanlar hayatlarını buna göre planlarlardı. Yağmurun, karın, soğuğun, fırtınanın gibi ne zaman ve nasıl geleceğine edindikleri deneyimler sayesinde cevap bulurlardı. Bir kuşun sonbaharda ''çın çın'' şeklinle ötmesini yöre halkı kışın sert geçeceği yolunda bir işaret olarak yorumlanırdı. Kuşların ''çıp çöp'' benzeri bir sesle ötmeleri bir yağmurun yağacağına, ''de de'' benzeri bir sesle ötmeleri ise güneş açacağına işaret olarak kabul edilirdi. Gökyüzünde yıldızların uzun zaman seyrek olması o yıl kıtlık yaşanacağı şeklinde bir işaret olarak kabul edilirdi. Rüyada koyun görmek kar yağacağı, inek görmek sağanak, yağmur, yağacağı yolunda işaretler olarak kabul edilirdi. Kedilerin sırtlarını ateşe çevirmeleri yağmur yağacağı, koyunların ve keçilerin doruk (çam ağacı) pürü (yaprakları) yemesi kar yağacağı yolunda işaret olarak kabul edilirdi. Hayvan yaprağa fazla sararsa kışın fazla ve ağır geçeceğine inanılırdı. Ay ve Güneş tutulmasında, yüksek bir yere çıkılarak, tava ve kazandiplerine vurularak, ses çıkarılırdı. Bu şekilde güneşin ve ayın tutulmadan kurtulacağına inanılırdı.   İŞTE KOCAKARI TAKVİMİ AYLARI: Gücük Ayı (Şubat): Ocak sonra gelen gücük ayı kışın en soğuk aylarından biridir ve fırtınalarla tanınırdı. Cemre: Gücük ayının dördünde havaya, on birinde de suya, 18 de toprağa cemre düşer. Yörede cemreye cemile denilmektedir. Cemre havanın, suyun ve toprağın kıştan çıkıp ısınması, hayatın bahara merhaba denmesidir. Mart Ayı: Yörede mart, yılın ilk ayı olarak kabul edilir. Bu sebeple halk yılın ilk ayını küçük çaplı da olsa evinde eğlenceyle kutlanırdı. Mart Dokuzu/Kurt Kazanı: Martın dokuzuncu günü, kurt kızanı günüdür. Kurt, martın dokuzuncu günü kızan etmeğe (çiftleşmeye) başlardı. Kurtlar arasında bu durum martın 12. gününe kadar devam ederdi. Ayrıca bu ayın 9’unun iyi geçmesi, bütün ayın iyi geçeceğine işarettir. Sayış Günleri: Mart ayında sayış günleri başlar. Martın birinden on ikisine kadar olan her gün marttan başlamak üzere sırasıyla birer aya karşılık gelmektedir. Bu sayılı olan 12 gün havanın gidişatından yılın 12 ayı havaların nasıl geçeceği hakkında tahminde bulunulur. Garagücük (kocakarı) Soğukları: Martı son 3 ve Abrulun (Nisan) ilk 3 günü şiddetli soğuklar hüküm sürerdi. Yöre halkı bu soğuklara Garagücük soğukları adını vermektedir. Abrul (Nisan) Ayı: Çevre köylerde ve köyümüzde havaların yavaş yavaş ısınmaya başladığı ay Abrul ayıdır. Bu aydan itibaren tarım faaliyetleri başlar, tarlalar kazılır, fındık köklemesi ve meyve fidanları için çukurlar açılırdı. Mayıs Ayı: Mayıs ayında her taraf yeşermeye başlardı. Cazılar (Cadılar) halk arasında cazı adı verilen cadılar, mayısın birinci günü istedikleri kılıkta yeryüzüne inerlerdi. Günümüzde bile bazı köylü kadınları cazı olduğuna inanırlardı. Halk cazılardan korunmak için evlerinin etrafına kuşburnu dikerlerdi. Böylece cazılar gelmek istediklerinde kuşburnu dikenine çarpacak ve her tarafını kanatacaktır. Cadı olan kadınlar ile yola gitme ve ıssız bir yerde buluşmanın çok kötü olduğuna inanılırdı. Kiraz (Haziran) Ayı: Kiraz ayı kirazların olgunlaştığı aydır. Toplanan kirazlar ya taze olarak tüketilir, ya da kışın yenmek üzere turşusu yapılırdı. Hava sıcaklığının arttığı ay kiraz ayıdır. Yöre halkı tamamen yaylaya taşınırdı. Kiraz ayının 12'si gündönümü olduğundan gündüzler kısalmaya başlardı. Orak (Temmuz) Ayı: Otların, yaykın-kızılağaç ve diğer ağaçların yapraklarının biçilme zamanının geldiği aydır. Darı Ayı (Ekim): İlki orak ayında biçilen çayırların ikinci kez biçilmesi darı ayında yapılmaktadır. Ve yörede tarımı yapılan mısır-darı aynı anlamda kullanılır, hasadının yapıldığı ay olarak bilinir. Garagış (Aralık) Ayı: Yöre halkının birbirine misafirliğe gittiği, hikayelerin anlatıldığı, uzun ve soğuk kış gecelerinin yaşandığı aydır. Fındıkların yendiği, kabak kurusu, fasulye kurusu ve çeşitli turşulardan yapılan çorba ve kavurmaların yenildiği ve büyüklerin eski zamanları, yaşadıkları olayları anlattıkları uzun kış geceleridir. Hıdrellez: Hızır ve İlyas’ın bu günlerde (Mayıs 5) buluşacağı inancı eskiden, kendini koruyarak, bir şenlik halini almıştı. Bugün ise, bu inanış hemen hemen unutulmaya yüz tutmuş durumdadır. Bu ay boyu evlere gelen misafirler ve her hangi bir şey isteyenlere istedikleri verilir. Çünkü onun Hızır olabileceğine inanılırdı. Hızır’ı görüp de cimri davrananların, hem maddi ve hem de manevi sıkıntı çekeceğine inanılırdı. Bu önemli kutlama etrafında çeşitli inanışları da toplamıştır. Buna göre bu tarihte evin içerisine yaş getirilmez, getirilse o yıl evde çok sinek (üvez) olacağına inanılır. Hamile kadın dikiş dikmez, iğneye dokunamazdı. Şayet bunları yaparsa çocuk sakat olurdu. Ayrıca bu tarihte pişirilen sütün kendiliğinden yoğurt olacağına, hayvanların şifa bulacağına ve sırtına yavaşça vurulan ineklerin iki dana birden doğuracağına inanılırdı.