‘ANA TANRIÇA KİBELE’ AĞUSTOS’TA ORDU’DA

Bilindiği üzere Ordu’da 2 bin 300 yıllık Kurul Kalesi'nde yürütülen kazı çalışmaları sırasında bulunan Ana Tanrıça Kybele veya  Kibele olarak bilinen heykelin İstanbul'da sürdürülen restorasyon çalışmaları yüzde 100 tamamlandı. Ana Tanrıça Kibele heykelinin ise önümüzdeki günlerde Ordu’ya getireleceği belirtildi. Ana Tanrıça Kibele heykelinin Ordu'ya ne zaman geri döneceği ve Kibele’nin son durumu hakkında önemli açıklamalarda bulunan İl Kültür ve Turizm Müdürü Uğur Toparlak, Ana Tanrıça Kibele heykelinin restorasyon işlerinde sona gelindiğini belirtti. Sözlerini sürdüren Toparlak, şu ifadelere yer verdi; ''Ana Tanrıça Kibele heykelimiz, İstanbul Arkeoloji Müzesi'nin laboratuvarında büyük bir titizlikle restore ediliyordu. Kibele heykelimize tepeden tırnağa gerekli bütün bakımlar yapıldı. Ana Tanrıça Kibele heykelimiz, eğitimli ve işin ehli kişiler tarafından aslına uygun olarak restore edildi. Şu an restorasyon çalışmaları yüzde 100 tamamlandı. Herkesin içi rahat olsun, heykelimiz çok kısa bir süre içerisinde Ordu’ya dönecek ve şehrimizde sergilenecek. Çok yakında bizler Kibele’mize, Kibele de evine kavuşmuş olacak. İlimizde yapılacak yeni müzeyle birlikte Kibele eserimiz bu müzede sergilenecek. Eski valilik hizmet binamız, Ordu Arkeoloji Müzesi olacak ve kısa bir süre içeresinde Ana Tanrıça Kibele Heykelimizi burada halkımıza sergileyeceğiz. Büyük ihtimalle ağustos ayının ortalarından itibaren  Kibele, evine dönmüş olacak ve Ordulu hemşehrilerimizle yeniden buluşacak” dedi.

ANA TANRIÇA KİBELE’NİN İLGİNÇ HİKAYESİ

Anadolu uygarlıklarının kült figürlerinden birisi olan ana tanrıça, doğurganlık ve bereketi simgeleyen karakteristiği ile binlerce yıl sonra bile zihinlerde var olmaya devam ediyor. Anadolu’da Kubaba olarak anılan bu tanrıça Frigya’da Kybele adını alıyor ve temelde aynı noktayı işaret ediyor; yaşamın içine dişil enerjisini yayan, güçlü ve dirayetli kadın formu. Frigya’da ana tanrıça olan Kibele’ye dağ doruklarında tapılırdı. Magna mater yani tanrıların anası olarak dillendirilen Tanrıça Kybele doğa ile bütünleşmiş bir ana tanrıçadır. Bu ana tanrıça kültü Anadolu coğrafyasında M.Ö 6 bin 500 yıllarına kadar gitmektedir. Pagan inanışında tüm tanrı ve tanrıçalara sözü geçen bir güç modeli ve tanrıçası olarak olarak öne çıkan ana tanrıça doğurganlığı, çoğalmayı ve bereketi sembolize etmesi açısından oldukça önemli bir figürdür. Antik çağda yaşayan topluluklarda, kişiler bir dilekte bulunduklarında, dilekleri yerine geldiğinde yahut inandıkları tanrı ve tanrıçalara minnetlerini göstermek için bir sunu sunarlardı. Bu kutsal alanlara sunulan materyaller adak objesi olarak nitelenirdi.  Geçim kaynağının neredeyse tamamını tarımın oluşturduğu Anadolu’daki toplumlarda bolluk ve bereketin önemi yadsınamaz. Kibele bu yüzden Anadolu’da bu kadar özel ve önemli bir yere konumlandırılmıştır. Bereket, kadına has bir özellik olan doğurganlıkla ilişkilendirilir. Kybele’nin her daim yanında olan iki hayvan figürü ise leopardır. Leopar da hayvanlar dünyasında en güçlü hayvan olarak betimlenir ve aynı zamanda sonsuz hürriyeti simgeler. Tanrıça Kybele, bir ölümlü olan hizmetkarı Attis’a aşık olur. Attis de Kybele’ye karşı derin hisler beslemektedir. Kybele, Attis’e o denli vurgundur ki ondan bekaret ve sadakat yemini etmesini ister. Attis bu isteği kabul eder ancak ne var ki sözünde duramaz ve kendisi gibi bir ölümlüye aşık olur. Attis’le aşık olduğu kızın düğününe Tanrıça Kybele de gelir. Attis, tanrıçayı görünce ettiği yemini hatırlar ve kedere boğulur. Bu keder o denli güçlü ve yakıcıdır ki Attis kendine zarar verir. Kanlar içinde acıyla kıvranan Attis’in bu haline dayanamayan Kibele, aşığını oracıkta bir çam ağacına dönüştürür. O gün bugündür çam ağaçları hep yeşil kalır. Çam kozalağı ise Attis’in simgesi haline gelir. Tanrıça Kybele kadim zamanlardan bu yana hep adak objesi olarak değerlendirilirdi. Antik çağda tanrıları onurlandırmak için kutsal alanlara sunulan materyaller adak objesi olarak nitelendirilirdi.

Özel Haber: Emrah Gemicioğlu